top of page

YOL.III-Rüzgar Olmak İstedim

  • Yazarın fotoğrafı: Sibel Okan
    Sibel Okan
  • 23 Kas 2024
  • 3 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 17 Mar

ree

Yazmak ve söylemek benim için aynı zamanda şifalanma. Yazdıkça, söyledikçe bende birikenler ağırlaşmadan akıyor, benimle beraber sana da iyi geliyor. Ben ifade ettikçe canlanıyorum. Bendekileri ifade etmek, içeridekini dışarı akıtmak için yazı ve ses kanallarını kullanıyorum. Yaratıcı enerjiye kanallık ediyorum. Bu sayede mana alemini maddeye dönüştürüyorum.


Neden bu YOL’dayım?’ın bir başka cevabı bugün bir şarkı dinlerken içimden dışıma taştı, yazı olarak aktı. Cevabı: “Ben rüzgar olmak istiyorum.”


Rüzgar: Hava elementi.

İleten, ifade eden, yükselten.

Sevgi, sabır, kabul isteyen.


Hem mana’yı bu kanallar aracılığı ile iletmek, hem de kendimle beraber seni de yükseltmek.


Ben yelkenle üniversitede tanıştım ve o zamandan beri rüzgar, deniz, martılar bana özgürlüğü sembolize eder. Yelken yaparken tamamen an’dasındır. Rüzgara göre yelkenleri trim edersin, dümeni yönlendirirsin. Rüzgar an’lık değişir. Sen de pür dikkat rüzgarı dinler, hissedersin. Rüzgarı dinlerken, onunla birlikte hareket edip uyumlanır, rüzgarla Bir olursun. Rüzgar olursun. Ancak rüzgarı dinlediğinde, onunla birlikte hareket ettiğinde, onunla bir olduğunda YOL’unda güvenle ilerleyebilirsin.

 

Evet, Ben rüzgar olmak istedim! Bu yüzden bu YOL’u seçtim.

Eskiden yaşamımın belirli saatlerinde rüzgar olabiliyordum. Tekne, ekipman gerekiyordu rüzgar olmak için. Bu özgürlük hissini, biraz yelkenle biraz da çeşitli başka şeyle duyumsuyordum. O zaman ben yaşamla bir oluyordum, yaşamın kendisi oluyordum. Canlanıyordum.


Ama bu belirli zamanlar dışında kendimi zorladığım, “birisi” gibi olmaya çalıştığım yerlerde geçiriyordum zamanımın büyük kısmını. Zamanımın büyük bir kısmını canlılığımı azaltmakla yani üretkenliğimi tıkamakla geçiriyordum.


Oturuyordum, bilgisayara bakıyordum, toplantılara katılıyordum. Saatlerce ne yapıyorduk o odalarda, o ekranlarda?

Bir şeyler konuşuyorduk; konuşulanların çoğu konuşmuş olmak için konuşuluyordu.

Katılanların çoğu katılmış olmak için katılıyordu.

Yapılanların çoğu yapılmış olsun diye yapılıyordu.


Bana göre bunlar bizim canlılığımızı emiyordu. Bizi tıkıyordu. Üretkenliğimizi öldürüyordu.

Bir şeyi yapmış olmak için yapmanın, bir yere katılmış olmak için katılmanın, bir şeyi konuşmuş olmak için konuşmanın kime ne faydası vardı?


İçlerinde bir ben mi anlamıyordum? Sanmıyorum…

Herkes halinden memnun görünüyordu. Ben de öyle görünmeliyim sanıyordum…

Tiyatronun içinde rolümü oynuyordum.

 

Bir yerden sonra ben bu senaryoya uyum sağlayamadım. Senaryoyu bana göre revize etme isteği de yoktu. Oyundan ayrılma kararı aldım.

Sonrası bir süre boşluk…

 

Onca zamanı o kadar doldurmak için doldurmuşuz ki; geri aldığım onca zamanla, bunlara harcadığım onca enerjiyle ne yapacağımı uzun süre bilemedim.

Kendime türlü türlü meşgaleler buldum.

Bir süre de kendimi verimsiz sanmakla geçti.

Duygular, düşünceler… Biri gitti diğeri geldi.

Bitti mi, hayır bitmedi. Yaşam var olduğu sürece gelip gidecekler.

 

Başka senaryolarda da yer aldım, başka roller de oynadım.

O senaryolara da uyum sağlayamadım. Bazı senaryolardan ben ayrıldım, bazıları beni türlü bahanelerle oyundan çıkardı.


Ben tekrar kandım. Ama her defasında kendimi senaryo dışında buldum.

Her defasında oyunlara girme ve çıkma arasında geçen süreler kısaldı.

Kısaldı, kısaldı, kısaldı…


Artık ne senaryolara, ne duygulara, ne düşüncelere; onlara kapılıp gitmemeyi idrak ettim. Ediyorum. Edeceğim.


Bu YOL’u ben “seçtim”. Seçiyorum. Seçeceğim.

 

YOL’da yürüdükçe, kendimi keşfettikçe anladım. Ben yaşamı, canlılığı geri kazanmışım!

O kadar uzun süre yarı-canlı yaşamışım ki, canlandığımı başta anlamamışım.


Şimdi de oturuyorum, bilgisayara bakıyorum, bazen eskisinden de çok.

Ama artık oturmuş olmak için oturmuyorum,

konuşmuş olmak için konuşmuyorum,

katılmış olmak için katılmıyorum.


Artık kendimden ayrı birisi olmaya çalışmıyorum.

Aksine, artık tek niyetim kendim olmak…


YOL’da yürüdükçe, arkamdan esen ve beni destekleyen rüzgarla bir oldum tekrar. Onunla bir akmayı öğrendim, bazen yön değiştirmeyi, bazen durmayı, bazen fırtına olmayı, bazen durulmayı…


Bu sefer kısa bir süreliğine değil; YOL-Rüzgar-Ben: Bir olduk.

Yaşamın, canlılığın kendisi olduk.


İşte öyle anladım… Ben bir ömür rüzgar olmak istediğim için bu YOL’dayım. Yaşamın, canlılığın kendisi olmak için buradayım.

Seni de yaşama geri döndürmek için buradayım.

YOL’un niyeti kendini hatırlamak.

Benim niyetimse hatırlamanı kolaylaştırmak…


Sibel Okan

Yorumlar


Yeni Blog Yazıları ve İçeriklerden Haberdar Olmak İçin

Bültene Abone Ol

Aramıza hoş geldin! Gelen emailden

aboneliğini onaylamayı unutma.

© 2024 Sibel Okan. Tüm hakları saklıdır.

Sibel Okan

Instagram hesabı:

  • Instagram
bottom of page